A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları | Kogo Society Forum

A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

Lola 

Yönetici
Üyelik
3 Eylül 2019
Mesajlar
237
Cinsiyet
Kadın ♀️
İlişki Durumu
İlişkim Var
Burcu
Balık ♓
Ruh Hali
Cadı
A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Aba altında er yatar: Giyim kuşam kişiliğe ölçü olamaz. (aba: Kaba yünden yapılmış yakasız ve uzun üstlük.)

Abanın kadri yağmurda bilinir: Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.

Abdala malum olur: Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.

Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur): Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.

Acele ile menzil alınmaz: Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır. (menzil: Bir günlük yol.)

Acele ile yürüyen yolda kalır: İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.

Acele işe şeytan karışır: Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.

Acemi katır kapı önünde yük indirir: Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.

Acı acıyı keser, su sancıyı: Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz: Herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez.

Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır: Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.

Acıkan ne yemez, acıyan ne demez: Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.

Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur: Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.

Acıklı başta akıl olmaz: Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.

Acıkmış kudurmuştan beterdir: Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.

Acından kimse ölmemiş: Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.

Aç doymam, tok acıkmam sanır: Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.

Aç elini kora sokar: Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.

Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır: İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.

Aç yeri başka, acı yeri başka: İnsanın yüreği ne denli acıyla dolu olsa da yemek yemeyi ister.

Açık ağız aç kalmaz: İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.

Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna: Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil: Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.

Adam olana bir söz yeter: Anlayışlı olan kimse için bir şeyin bir kez söylenmesi yeterli olur.

Adamak kolay, ödemek zordur: Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur.

Adamakla mal tükenmez: Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.

Adamın adı çıkacağına canı çıksın: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.

Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur: Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.

Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork: Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.

Ağaca balta vurmuşlar ‘sapı bedenimden’ demiş: İnsana en yakını bile kötülük edebilir.

Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur: Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.

Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür: İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.

Ağacın kurdu içinde olur: Bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar.

Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar: Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.

Ağaç kökünden yıkılır: Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.

Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez: İnsan ne kadar yükselirse yükselsin bir yerde durur.

Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer: Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.

Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir): İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.

Ağaç yaş (fidan) iken eğilir: İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.

Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz: İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.

Ağanın malı çıkar, uşağın canı: Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder.

Ağası güçlü olanın kulu asi olur: Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.

Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur: Kuvvetli kimselerin suçları yanındakilere yüklenir.

Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter: Tanrı her yarattığının rızkını verir.

Ağır git ki yol alasın: Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.

Ağır kazan geç kaynar: 1. Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar. 2. Tembel olan işi geç yapar.

Ağır taş yerinden oynamaz: Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.

Ağız yer, yüz utanır: Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.

Ağlama ölü için ağla diri için: Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.

Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar: İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.

Ağlayanın malı gülene hayretmez: Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.

Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar: Yazın çalışan kışın rahat eder. (zemheri: Kara kış.)

Ah alan onmaz: Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz. (onmak: İyi duruma erişmek.)

Ah yerde kalmaz: Kötülük cezasız kalmaz.

Ak akçe kara gün içindir: Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.

Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır: Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.

Ak koyunun kara kuzusu da olur: İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir.

Akacak kan damarda durmaz: Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.

Akan su yosun tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.

Akara kokara bakma çuvala girene bak: İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.

Akarsu çukurunu kendi kazır: Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.

Akarsu pislik tutmaz: Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.

Akıl adama (kişiye) sermayedir: Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.

Akıl akıldan üstündür: Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.

Akıl yaşta değil, baştadır: Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.

Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış: İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.

Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır: Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.

Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını: Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.

Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker: Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.

Akla gelmeyen başa gelir: İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir.

Aklı başa yaş getirir: Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir.

Aklın yolu birdir: İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.

Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun: Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.

Akmasa da damlar: Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar.

Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz: Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.

Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir): İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.

Al elmaya taş atan çok olur: Değerli kimselere sataşan çok olur.

Al malın iyisini, çekme kaygısını: Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır.

Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz: Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.

Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır: Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.

Alacakla verecek (borç) ödenmez: Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.

Alçacık eşeğe herkes biner: Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.

Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır: Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.

Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır: İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.

Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı: Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.

Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.

Alet işler, el övünür: Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.

Alıcı kuşun ömrü az olur: Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.

Alışmış kudurmuştan beterdir: Alışılan bir şeyden kolayca vazgeçilmez.

Alışmış kursak bulamacını ister: Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez.

Âlim unutmuş, kalem unutmamış: İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.

Âlimden zalim doğar: Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.

Allah bilir ama kul da sezer: Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.

Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir: Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.

Allah dağına göre kar verir: Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir.

Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar: İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.

Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış: Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.

Allah kulunu kısmeti ile yaratır: Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır.

Allah sevdiğine dert verir: Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert verir.

Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir: Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir.

Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz: Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı’ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez.

Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste: Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin. (aheste: Yavaş.)

Almadan vermek Allah’a mahsus: İnsan yaptığı herhangi bir şey için mutlaka karşılık bekler.

Almadığın hayvanın kuyruğunu tutma: Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme.

Alt değirmen güçlü akar: Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.

Altın anahtar her kapıyı açar: Para olduğunda her güçlük yenilebilir.

Altın ateşte, insan mihnette belli olur: Altına benzeyen maddenin altın olup olmadığı ateşe dayanıklılık derecesi ile anlaşıldığı gibi bir kişinin değeri de sıkıntılara katlanma, zorlukları yenme ve benliğini koruma gücü ile ölçülür. (mihnet: Sıkıntı)

Altın eli bıçak kesmez: 1. Varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez. 2. Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.

Altın pas tutmaz: Şerefli, temiz insana hiç kimse leke süremez.

Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz: Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler.

Altın yere düşmekle pul olmaz: Üstün nitelikli kişinin değeri, bulunduğu yerden uzaklaştırılmasıyla azalmaz.

Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir: Tutumluluk değersiz görünen şeyleri değerlendirmekle olur.

Altının kıymetini (kadrini) sarraf bilir: Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir. (sarraf: Kuyumcu.)

Altta kalanın canı çıksın: Herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun.

Aman diyene kılıç kalkmaz: Mertliğinize güvenip size teslim olan düşmanın canına kıyılmamalıdır.

Amcamla dayım, hepsinden aldım payım: Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı görmeyen bir kimse onlardan artık yeni bir istekte bulunamaz.

Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz: İnsanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur.

Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi: Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.

Anasına bak, kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak, bezini al: Bir kızın karakterini öğrenmek isteyenler, anasının durumunu göz önüne alırlarsa aldanmamış olurlar.

Anca beraber, kanca beraber: İki veya daha çok kişi yaptıkları iş kötü de gitse birbirlerinden ayrılmamalıdırlar.

Anlatışa göre verirler fetvayı: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.

Ar dünyası değil, kâr dünyası: Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.

Araba devrilince (kırıldıktan sonra, kırılınca) yol gösteren çok olur: İş işten geçtikten sonra verilen öğüdün değeri yoktur.

Araba ile tavşan avlanmaz: Her işte başarıya ulaşabilmek için kullanılması gereken özel yöntemler vardır.

Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer: Kıdem ve yaş bakımından büyük olanların yaptıkları her zaman örnek alınır.

Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da: İyiyi amaçlayanlar iyiye, kötüyü amaçlayanlar ise kötüye ulaşırlar.

Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.

Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz: Önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanlar çok olur.

Arı bal alacak çiçeği bilir: İşini bilen kimse nereye başvuracağını bilir.

Arı bey olan kovana üşer: Halk, kendisine önderlik edecek kişinin çevresinde toplanır. (üşmek: Üşüşmek.)

Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur: Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.

Arı kızdıranı sokar: Kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır.

Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: Herkes işine yarayan şeyi benimser.

Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar: Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır. (arık: Çay, dere.)

Arık ata kuyruğu da yüktür: Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir. (arık: zayıf, cılız.)

Arık etten yağlı tirit olmaz: Değersiz kişiden yararlı iş, verimsiz tarladan bol ürün beklenmez. (arık: Yağsız, cılız.) (tirit: Et suyuna ekmek doğranarak yapılan yemek.)

Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim: Kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz.

Armudun iyisini (dağda) ayılar yer: Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.

Armudun önü kirazın sonu: Armut ilk çıktığında, kiraz da biteceği zaman yenilmeli.

Arpa eken buğday biçmez: Kötü davranışın karşılığı iyi olmaz.

Arpa samanıyla, kömür dumanıyla: Yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir.

Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.

Arsızın yüzüne tükürmüşler ‘yağmur yağıyor’ demiş: Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.

Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser: Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.

Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur): Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.

Astar bol olmayınca yüze gelmez: Bir iş yapmak için gerekli olan şeyler, ölçü biraz geniş tutularak hazırlanmalıdır.

Aş taşınca kepçeye paha olmaz: Sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur.

Aş tuz ile, tuz oran ile: Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.

Âşığa Bağdat sorulmaz: Bir şeye çok istekli olan kimse, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe sayar.

Âşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez): Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.

Âşığın gözü kördür: Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez.

Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır: Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.

Aşk olmayınca meşk olmaz: Güçlü bir istek olmayınca hiçbir şey elde edilemez. (meşk: Alışarak öğrenme.)

Aşure yemeye giden kaşığını cebinde taşır: Bir işten yararlanmak isteyen gerekli araçları hazırlamalıdır.

At, adımına göre değil, adamına göre yürür: Atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır.

At at oluncaya kadar sahibi mat olur: Bir çocuğu, bir işçiyi yetiştiren her bakımdan çok yorulur, yıpranır.

At binenin, kılıç kuşananın: Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.

At binicisine (sahibine) göre kişner (eşinir): İnsanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar.

At binicisini bilir (tanır): İşçi, yöneticisinin işten anlayıp anlamadığını bilir ve çalışmalarını ona göre yürütür.

At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: Bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez.

At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şan (namı) kalır: Yaşarken iyi işler yapmalı, iyi bir ad bırakılmaya çalışılmalıdır.

Ata eyer gerek, eyere er gerek: Bir işletmeyi önce donatıp sonra da iyi bir yöneticiye teslim ederseniz istediğiniz verimi alırsınız.

Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar: Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler.

Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz: Babaya itaat etmeyen kimse, ana ve babaya itaat etmeyi buyuran Tanrı’yı da tanımıyor demektir.

Ateş demekle ağız yanmaz: Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz.

Ateş düştüğü yeri yakar: Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatan bir söz.

Atılan ok geri dönmez: İyi düşünmeden yaptığımız işlerden pişman olarak geri dönmek isteriz ama artık iş işten geçmiştir.

Atın bahtsızı arabaya düşer: Değerli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uygun olmayan ağır ve aşağılık işlerde kullanılırlar.

Atın ölümü arpadan olsun: Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.

Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.

Atına bakan ardına bakmaz: Görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur.

Atlar tepişir, arada eşekler ezilir: Büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür.

Av avlayanın, kemer bağlayanın: Bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin; bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır.

Av vuranın değil, alanın: Bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: Kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.

Ava giden avlanır: Çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar.

Avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir: Bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.

Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur: Bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.

Ayağını yorganına göre uzat: Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.

Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar: Hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.

Az ateş çok odunu yakar: Az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir.

Az eli aşta gör, çok eli işte gör: Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.

Az olsun, uz (öz) olsun: Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.

Az veren candan, çok veren maldan: Varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.

Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.

Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.

Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım: Derdim olmasın da başka bir şey istemem.

Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır: İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.
 

Geri
Üst